Selen Dendeş

Barbie, Taylor Swift, Grup Hepsi, Paris Hilton, Kim Kardashian, Mean Girls, Legally Blonde, K- Pop, Big 5, pembe rengi… Bunları okurken bazı insanlar kendinden parçalar buluyorken, birçoğu ise yüzünü ekşitiyor. K-pop’un ne kadar “cringe” olduğunu, Taylor Swift’in aslında çok da başarılı olmadığını, “Mean Girls” gibi chick-flick olarak adlandırılan filmlerin hiçbir sanatsal değerinin olmadığını, Paris Hilton’un ne kadar aptal biri olduğunu anlatılıyor. İki genç kadının süslenerek selfie çekmesi dahi sinir bozucu olarak görülüyor. Gözden kaçan şey ise bu sayılanların toplumsal olarak “feminenlikle” bağdaştırıldığıdır. Tüm bunlar genel olarak kadın kitleye hitap eden şeylerdir.
Zevklerimizi, hatta renkleri toplumsal cinsiyet rollerine göre ayırmayı feministler olarak bir süre önce bıraktık. Bu bizim için bir kazanımdı, en azından öyle göründü. Fakat erkekler futboldan bahsetmeye, ekonomi ve politikadan başka bir şey konuşmamaya, pembe renk giymemeye ve “erkekliklerini” göstermeye devam ediyorlar. “Feminen” davranışlardansa hem erkekler hem de kadınlar kaçınıyor, günah keçisi yine feminite oluyor.
Feminenlik, toplumsal olarak kadınlıkla bağdaştırılan fakat bütün cinsiyetlerden insanların benimseyebileceği davranışlar silsilesidir. Bunu oluşturan şey yine toplumsal cinsiyet kodlarının kendisiyken ve aslında bir şeyleri feminen ya da maskülen olarak ayırmamızın dahi eleştirilmesi gerekirken, feminite bu kadar aşağılanan bir olgu olduğunda konuşulması gereken bir konu haline geliyor.
Feminenlik, “kadınların hoşlandığı şeylerden hoşlanmak” kadın değilseniz zaten söz konusu değilken; kadınsanız da kendinizi bir anda “cringe” bir insan olarak bulmanızı sağlıyor. İş hayatında profesyonel görünmek isteyenler, pembe renkten ve feminen kıyafetlerden kaçınıyor. Siyasetçi kadınların birçoğu “maskülenleşiyor”. Maskülen olmak her kadının kendi tercihi olabilir elbette, fakat daha “ciddi” görünmek için tercih edilince ortada daha büyük bir problem olduğu anlaşılıyor.
İçselleştirilmiş Mizojini
“Marjinalleştirilmiş insanları ezen ve kadın düşmanlığı, LGBTİ+fobi, ırkçılık, ableizm gibi belirli inançları aşılayan bir toplumda yaşıyoruz. Aynı toplumun ürünleri olarak, ezilen bir topluluğun parçası olsak dahi hepimiz bu baskın ideolojileri özümsüyoruz.”1 Bu sav kimseyi suçlama amacı taşımıyor, askine kendi düşüncelerimizin dahi bizleri yine nasıl ezilen konumuna getirdiğini gösteriyor.
Kim Kardashian, 2000’li yılların en ünlü ve zengin isimlerinden birisi. Aynı zamanda, kimliklerinden bağımsız, tüm insanların alay ve eleştiri konusu. Vücudunu ünlü olmak için nasıl kullandığı ve sergilediği, aslında hiçbir gerçek yeteneğinin olmadığı ve feminizmi yüz yıl geriye götürdüğü anlatılır. Bazı eleştiriler haklıdır elbette fakat adeta bir servet istifi yapan milyarder Bill Gates, Kim Kardashian kadar eleştirilmez. Kim, bir iş insanıdır ve televizyon kişiliğidir. Bulunduğu konuma gelebilmesi onun çok zeki biri olduğunu da gösterir. Kadınlara yüzlerce yıldır empoze edilen toplumsal güzellik standartlarını pekiştiren onlarca işi vardır, evet; fakat eleştirilme sebebi asla bu olmamıştır.
Taylor Swift, hem en sevilen hem de en nefret edilen sanatçılardan. Müziğini hiç dinlememiş insanlar tarafından “hep hayatındaki erkekler hakkında şarkı yazdığı” sebebiyle aşağılanırken, daha sol görüşlü insanlar tarafından da “her yere özel jetiyle gittiği ve dünyanın kirlenmesine çok büyük katkı sunduğu” için eleştirilir. Bir kadının kalp kırıklıkları ve eski sevgilileri hakkında şarkı yazması utanılacak bir şey olarak lanse edilirken, kadın bedenini her şarkısında aşağılayan erkek rap sanatçıları asla aynı eleştirinin hedefinde olmaz. Bununla beraber, ilk on kişinin dokuzu erkek olan, en çok özel jet kullanan ünlüler listesinde 45. sırada olan Taylor Swift ile; sanki dünyayı kapitalizm değil de o kirletiyormuşçasına dalga geçilir.
Barbie, özellikle 2023 yılında Greta Gerwig uyarlaması ile hayatımıza yeniden girdikten sonra büyük bir tartışma konusu oldu. “Oppenheimer mı, Barbie mi?” sorusu her yerde soruldu. Elbette aklı başında insanlar sanatsal değeri yüksek olan Oppenheimer’ı seçerken, kız çocukları oy haklarını Barbie’den yana kullandılar. Herkes 2023 yapımı Barbie’yi izlemeden fikir sahibi oldu. Bu bir çocuk filmiydi. Parlak pembe kıyafetler, pembe arabalar, ışıltılı arka planlar; ciddi bir şey anlatıyor olamazdı… Fakat ne kadar “feminizm 101” seviyesinde, liberal feminist bir bakış açısıyla yazılan bir senaryoya da sahip olsa, benim gibi birçok kadın için çocukluk kahramanımız Barbie’yi yıllar sonra feminist bir anlatıda görmek önemliydi. Kadın bakış açısına sahip ve kadın odaklı bir hikayeyi tüm pembeliğinin ardında yorumlamamak ise yeniden feminite korkusu ve içselleştirilmiş mizojini ile bağlantılıydı.
Bahsedilen tüm örnekler, kadınların hep çifte standartla değerlendirildiğini ve erkek benzerlerine kıyasla daha sert eleştirildiklerini gösteriyor. Daha kötüsü eleştirilmeye değer bulunmayıp ciddiye alınmıyorlar.
“I’m Not Like Other Girls”2
Kızlarla iyi anlaşamamak, makyaj yapmaktan nefret etmek, spordan çok iyi anlamak bu söylem için gerekli özelliklerden sadece birkaçı. Sosyal medyada viral olan ve sonrasında da bolca eleştirilen “Ben diğer kızlar gibi değilim” söyleminin toplumda büyük bir karşılığı var. Erkek egemen sistem, kadınları itaatkar ve daha aşağıda görüyor. Kadınlar ise bu rolden çıkmak için toplumsal olarak feminen kabul edilen şeylerle aralarına mesafe koyuyorlar.
Kız çocukları futbol, rock müzik gibi ilgi alanlarına yönelip; stereotip olarak genç kızların hoşlandığı müzik türlerinden, pembe kıyafetler giymekten kaçınıyorlar. “Erkeklerden biri olmak” için aktif bir çaba sarf ediyorlar. Çünkü erkek akranlarının ilgi alanları daha “cool” özellikler oluyor.
Feminenliğin bu kadar düşmanlaştırılması ve bu kadar özümsenen kadın düşmanlığı, kadın dayanışmasını güçlendirmenin de bir engeli haline geliyor. Yıllarca güzel ve çekici olmak zorunda hissettirilen, milyarlarca dolar değerindeki makyaj endüstrisinin hedefinde olan kadınlar; makyaj yapmaktan bahsedince komik duruma düşmüş görülüyor. Yıllardır spor sahalarına alınmayan ve erilleşmiş spor alanlarında bütün küfürlerin malzemesi olan kadınlar spordan anlamayınca “aptal” görülüyor. Aptal ve boş görünmek istemeyen kadınlarla aralarında mesafe oluşturuluyor. Sistem adeta kadınları bir kalıba sıkıştırıyor ve kadınlar o kalıptayken onları küçük görüyor.
Bimbo Feministler
Bimbo, geleneksel olarak İngilizce argoda çekici ama zeki olmayan kadına verilen isimdir. Aşağılayıcı bir terimdir ve yıllarca kadınları belirli kategorilere sıkıştırmak için kullanılmıştır. Bazı kadınlar bu terimi geri kazanana kadar… “Modern bimbo aşırı feminendir, çekiciliğini benimser ve pazarlanabilir becerilerini sergilemeleri gerektiği şeklindeki kapitalist zihniyeti reddeder.”3 Pembe mini etekler ve yüksek topuklu ayakkabılar giyerler, aşırı makyajla dolaşırlar, kadınları temsil eden medyadan beslenirler; aynı zamanda feminist ve anti-kapitalisttirler. Birçok kadına erkeklerin fazla makyajdan hoşlanmadığı konusunda sinir bozucu uyarılar yapılırken; bimbo feministler fazla “aptal” görünmemek için davranışlarını ve görünümlerini kontrol etmeye, erkekler ve bu kadın düşmanı mesajları içselleştirmiş diğer kadınlar tarafından ciddiye alınmak uğruna kız gibi görünme ve pembe giyme zevkinden kendilerini mahrum bırakmazlar.4
Bimbo feministler özellikle sosyal medyada feminenliği geri kazandıkları ve “aptal olmadıklarını” gösterebildikleri için oldukça popüler. Fakat bu da kendi içerisinde bir paradoksa sebep oluyor. Bu feminenliğini sahiplenen kadınları kabul etmemiz ve ciddiye almamız için onların zekalarını kanıtlamasını mı beklemeliyiz? Kadınlara mini etek giyme hakkını zekaları mı veriyor, aksi takdirde “aptal sarışın” tiplemesi olarak görülmeye devam mı edecekler?
Av. Elle Woods
2001 yapımı Legally Blonde filminin başrolü Elle Woods, medyanın tam olarak “aptal sarışın” olarak damgalayacağı bir karakter. Hep elinde gezdirdiği küçük chihuahua cinsi köpeği, baştan aşağı pembe parçalardan oluşan harika kombinleri, sarı saçları ve en sevdiği aktivitesi kız arkadaşlarıyla vakit geçirmek olan Elle’den; erkek arkadaşı Harvard Hukuk Fakültesine gideceği ve artık kendi önemli hayatı için Elle’in yeterince “ciddi” olmadığı gerekçesiyle ayrılır. Çevresindeki tüm erkekler ona yapamayacağını çünkü hukuk okumanın onun için fazla zor bir iş olduğunu söyleseler de, Elle eski sevgilisine en az onun kadar zeki olabileceğini göstermek için Harvard Hukuk Fakültesine girmek için elinden geleni yapar ve başarılı olur. Filmin sonunda, mezuniyet sahnesinde, ise eski sevgilisi hayatında hiçbir şey başaramadan hukuk fakültesinden mezun olurken; aynı törende Elle iyi bir derece ile mezun olduğundan onur konuşması yapıyordur.
Elle Woods’un medyadaki önemi, film ne kadar “aptal sarışın” tiplemesiyle başlasa da; Elle’in hiçbir özelliğini kaybetmeden ne kadar zeki olduğunu gösterebilmesi ve istediği her şeyi başarabilmesindedir. Hukuk fakültesi öğrencisiyken asla benliğini kaybetmemiş, hatta onun feminen özellikleri bazı davalarda herkesin gözden kaçırdığı detayları yakalayarak davaları kazanmasına sebep olmuştur.
Elle Woods’un zekası, akademik bir kurum tarafından onaylanana kadar ciddiye alınmıyor, çünkü görünüşü ve “feminen zevkleri” toplum tarafından bunun önüne geçiriliyor. Bu aşırı kadınsı karakterlerin varlığını meşrulaştırmak ve doğrulamak için neden resmi bir onay mührüne ihtiyacımız var? Anna Nicole Smith, Paris Hilton ve benzerlerinin varlığını açıklamak için mutlaka akademik teoriyi mi kullanmalıyız?5
Kadınlar istedikleri şeyleri giyebilir, istediği sanatçıları dinleyebilir, istediği konularla ilgilenebilir ve istedikleri renkleri kullanabilirler. Fakat kadın olmanın bu kadar aşağılandığı, feminenliğin bu kadar ciddiye alınmadığı bir sistemde feminiteyi benimsemek ve toplumun dalga geçişlerini umursamamak; birçok kadın için politiktir.
Aşırı feminiteyi benimsemek, bimbo feministlerin yaptığı gibi çekiciliğini öne çıkarmak; bazılarınca kadınların kendi bedenlerini objeleştirme ve ataerkiye hizmet etmeleri olarak da yorumlanmaktadır. Fakat kadınların her hareketinin ne kadar feminist ya da anti-feminist olduğunun ölçülmesi; özellikle erkekler istedikleri her şeyi hiçbir sonucuyla yüzleşmeden yapabilirken, hiç de adil bir yöntem değildir.
Kadınlar birbirlerini feminist yöntemlerle bilinçlendirmeli, kadın güçlenmesini yaymaya çalışmalıdırlar. Fakat kadın kurtuluşu ve özgürleşmesi, kimsenin benliğinden bir şeyler götürmemelidir. Çünkü kadınlar zeki ya da aptal, feminen ya da maskülen, K-Pop dinleyicisi ya da rock dinleyicisi, pembe seven ya da mavi seven; aynı saygıyı ve ciddiyetle yaklaşılmayı hak ederler.
Kaynakça:
1 Chloe Laws / What is internalised misogyny and how to overcome it? (https:// http://www.glamourmagazine.co.uk/article/internalised-misogyny)
2 “Ben diğer kızlar gibi değilim.”
3 Morgan Sung / Bimbos Are Good (https://mashable.com/article/bimbo-tiktok-meme-feminism)
4 Collette Grimes / Why TikTok’s Bimbocore Trend Is an Act of Modern Feminism (https:// hypebae.com/2022/3/tiktok-bimbocore-trend-feminism-op-ed-elle-woods-kim-kardashian-paris- hilton)
5 Marlowe Granados / The Bimbo’s Laugh (https://thebaffler.com/outbursts/the-bimbos-laugh- granados)
Feminist Çerçeve sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
